Şemâil, kelime yapısı bakımından 'şimâl'in çoğuludur. Arapça'da, bu kökten türeyen kelimelerin birbirinden farklı, hatta birbirine zıt değişik manaları vardır. Bu nüanslardan birisi de; huy, tabîat, karakter, hâl ve hareket, tavır ve davranış anlamıdır. Şimâl'in bu manalarda kullanılan nüansının çoğulu şemâil kalıbı ile kullanılmaktadır.
İslâm âlimler, kelimeyi bu geniş lügat manalarından alıp, bir şahsın hayat hikâyesini, yani biyografisini anlatan bir terim haline getirmişlerdir. Kelime zamanla daha da özelleştirilerek, sadece "Hz Peygamberin beşerî yönünü, yaşama uslûbunu ve şahsî hayatını anlatan" bir terim hüviyetine büründürülmüştür.
Şemâil, kelime yapısı bakımından 'şimâl'in çoğuludur. Arapça'da, bu kökten türeyen kelimelerin birbirinden farklı, hatta birbirine zıt değişik manaları vardır. Bu nüanslardan birisi de; huy, tabîat, karakter, hâl ve hareket, tavır ve davranış anlamıdır. Şimâl'in bu manalarda kullanılan nüansının çoğulu şemâil kalıbı ile kullanılmaktadır.
İslâm âlimler, kelimeyi bu geniş lügat manalarından alıp, bir şahsın hayat hikâyesini, yani biyografisini anlatan bir terim haline getirmişlerdir. Kelime zamanla daha da özelleştirilerek, sadece "Hz Peygamberin beşerî yönünü, yaşama uslûbunu ve şahsî hayatını anlatan" bir terim hüviyetine büründürülmüştür.
Şemâil'in müstakil bir dal olarak ortaya çıkışı, hicrî III. asrın ikinci yarısı (m. IX. asır) sonlarına doğrudur. Şemâil kelimesini ilk defa kullanan ve onu sistemleştirip muhtevâsını tayin eden İslâm âliminin Tirmizî olduğu bilinmektedir. Nitekim gerek ondan önceki dönemde, gerek çağdaşı muhaddis ve tarihçiler arasında bu tabiri kullanan bir başka isme rastlanmamaktadır.
Tirmizî'nin "Kitâb'üş-Şemâil" adlı eseri, 55 bölüm (bâb) ve bir hâtime'den oluşmaktadır. Tirmizî'nin Şemâil'i, üzerinde en çok şerh, hâşiye, ta'lik ve tercüme çalışması yapılan klasik eserlerin ilk sıralarında yer almaktadır. Şemâil nevine Tirmizî ile başlayan katkılar, ondan sonraki İslâm âlimlerince de devâm ettirilmiştir.