SOHBETLER


BERABER BULUNMANIN TESİRİ HAKKINDA;

Şeyh Sadi- i Şirazi ks.; “Kil“ hakkındaki sohbetini Gavsımız S.Abdülhakim ks. Hz. leri bize şöyle anlatmıştı;

“ Şeyh Sadi bir gün hamama gitmiş. Hamamda bir güzel koku burnuna gelmiş. Bakmış ki; yıkananların birisi kille başını, saçını, sakalını ovuşturuyor. Kokuda bu kilden geliyor. Kili eline almış, kokuyu duyunca;


- Ey kil, sen bir toprak parçasısın, bu güzel koku sana nerden geldi. Diye hal lisanı ile kile sormuş.

Kil cevap vermiş;

- Evet, ben hakir bir toprak parçasıyım. Fakat ben bir zamanlar, bir gül bahçesinde gül ağacının dibinde kaldım. Onunla beraber oldum. Bu güzel koku, gülle beraber olmaktan ban bulaştı. Ben her ne kadar hakir bir toprak parçası isem de, gülle beraber olmanın verdiği bu azizlikle bende aziz oldum ve gördüğün gibi bu insanların yüzlerinde saçında, sakalında yerleşme imkanı buldum.


BERABERLİĞİN KIYMETİ;

Gaysımız S.Abdülbaki hz.leri bir sohbetinde Resül-i Ekrem s.a.v. buyurdular ki;

Bir Allah dostu ile üç kelime konuşana Allah teala cennette bir köşk yapar, Üç lokma beraber yiyene gene cennette bir köşk yapar.üç adım beraber yürüyene gene cennette bir köşk yapar. ( Bu üç halde de Allah dostu ile beraberlik müşterektir. Esas istifade beraber olmaktan geliyor.)

Şeyh Ahmet- i Haznesi k.s. hz.leri. Gavsımız S.Abdülhakim k.s.a. hazretleri yanında bulunduğu zamanlar. Bir gün kendisini çağırıp şöyle buyurmuştur; namazlarda daima bana yakın bulun, gözümün önünden uzaklaşma diye tembih etmiştir.

Hace Azizan Ali Ramiteni Hazretleri; Ali Ramitani hazretlerine Azizan ( iki aziz) denmesinin sebebi şöyle anlatılır. Bir zaman Ali Ramiteni’ nin evinde iki üç gün yiyecek bir şey bulunmadı. Evdekiler açlık sebebiyle çok üzülüyorlardı. Gelen misafirede evde ikram edecek bir şey yoktu. O sırada Ali Ramiteni hazretlerinin talebelerinden yiyecek satan bir genç, pirinç doldurulmuş bir horoz hediye getirdi. 

“ Bu yemeği, sizin ve yakınlarınız için hazırladım. Eğer hediyemi kabul buyurursanız, bizi çok memnun edersiniz.” Diyerek yalvardı. 

Bu nazik anda gelen yemekten son derece hoşnut olup o talebesine iltifatlarda bulundu. Bu yemeği, misafirine ikram ederek ağırladı. Misafir gittikten sonra o talebesini çağırtarak; 

“ Getirdiğin bu yemek, sıkıntılı bir anımızda imdadımıza yetişti. Sen de bizden her ne muradın var ise iste” çünkü hacet kapısı şu anda açıktır buyurdu.” Genç de 

“ İlimde ve evliyalık makamında size benzemekten başka bir arzum yoktur. Beni bu hale kavuşturmanızı istirham ediyorum efendim.” dedi. Ramiteni hazretleri. 

“ Genç zor ve yükü ağır olan bir iş arzu ettin, bunun yükünü kaldıramazsın. Üzerimizdeki yük senin omuzlarına çökecek olursa ezilirsin. İstersen başka bir dilekte bulun.” Buyurdu. Genç ise; 

“ Dünyada tek muradım, aynen sizin gibi olmaktır. Size benzemekten başka bir şey beni teselli etmez. Buna rağmen siz nasıl arzu buyurursanız, ona razıyım efendim. dedi. Bunun üzerine Ali Ramiteni hazretleri  “Pekala” buyurup, elinden tutarak beraberce hususi havlethanesine girdiler. Yüz yüze oturarak o şahsa teveccüh ( kalbi yönelme) etmeye başlar. O genç, bir müddet sonra zahir ve batında Allah-ü tealanın izniyle Ali Ramiteni’ nin derecesine kavuştu. Fakat aşktan sarhoş olup, kendinden geçti. Öylece kırk gün daha yaşayıp vefat etti. Ona bir anda kendisi gibi yaptığı için, iki aziz manasında, hazret-i üstadın ismi “ Azizan” olarak kaldı. 

( uyuşturuculara alışkanlık yapan insanlarda zamanla vücut daha yüksek dozlara dayanır ve bir tehlike olmaz. Yeni uyuşturucuya başlayan bir kimsede üç gram afyon ölüm dozu olduğu halde, zamanla yavaş yavaş artırarak bunu çok yüksek miktarlara çıkarmak bile ölüm dozu olmuyor.

Adli tıp profösörü bir dersinde, bizzat şahit olduğu bir hadiseyi bize anlattı; bir şahıs, uyuşturucu alışkanı, afyon kullanıyor. Profösörün yanında yirmi iki gram afyonu o anda hepsini birden içiyor biz bu şahıs, biz bu şahsın muhakkak ölür diye beklerken. Hiçbir şey olmadığını, sapa sağlam gene yaşamaya devam ettiğini gördüm ve hayret ettim.” diye anlatmıştı.

Hace Azizan Ali hazretlerinin kendisi yavaş yavaş ve vücut kabiliyet kazandıkça çıktığı yüksek mertebelerde, en ufak manevi şarhoşluk hali göstermediği halde, teveccühle kendisine benzettiği genç bu hale ancak kırk gün dayanabildi.

Köpeğin nazarla değişmesi; 

Şeyh Necmuddin-i Kübra ks. ( 539 -618) ( Harezm de yaşadı, çok büyük alimdi, çok büyük veli)

Bir gün Eshab-ı Kefh-i konuşuyorlardı Şeyhin müritlerinden Sa’ duddin Haznevi k.s. “ Acaba bu ümmette, sohbeti köpeğe tesir eden bir kimse varmıdır.? Diye düşündü. Şeyh feraset nuru ile, bu düşünceyi anladı ve hemen yerinden kalkıp tekkenin kapısına doğru yürüdü. Ansızın uzaklardan bir köpek çıkageldi. Bir yerde durup kuyruğunu salladı. Şeyhin bakışı ona ilişti. Derhal feyzlenip şaşaladı. Kendinden geçme halleri göründü. Yüzünü şeyhinden çevirip kabristana gitti. Başını yerlere sürüyordu. Hatta derler ki, nereye varsa, elli – altmış köpek devamlı onun etrafında dolaşırdı. Ön ayaklarını tutuştururlar, fakat ulumazlar, havlamazlardı. Hiçbir şey yemezler, devamlı hürmette bulunurlardı. Sonra vefat etti. Şeyh emir verdi. Onu defn edip, kabrini mamur ettiler. 

Gavsımız S.Abdülhakim hz.lerinin devrinde boğanın cezbelenmesi; 

Mehmet Yarbay ağabey Silvanda oturan Seyit Saadettin isimli çok ehli muhabbet bir sofiyi ziyarete gider. Beraberce yakın bir köye, başka sofilerle sohbete giderler. Sohbet esnasında evin dışında bağlı olarak duran büyük bir boğa iplerini koparıp, sohbet yapılan odanın kapısına gelip dayanır; durmadan böğürmekte, ağzından köpükler çıkarmakta ve kapıyı açmaya uğraşmakta. İçeride oturanlardan bazısı korkmaya başlar. Herhalde boğa deli oldu, gelip bize saldıracak diye endişelenirler. Bu durumu gören Seyit Saadettin, onlara cesaret verir.; “ korkmayın, boğa bize bir şey yapmaz diyor. Bu boğa cezbelendi, sohbetin tesirinde kaldığı için bizim yanımıza gelmek istiyor. Gerçekten sohbet kesilince boğanında sesi kesiliyor, sakinleşiyor. Sohbet başlayınca tekrar boğanın cezbesi başlıyor. 

Muhammed Masum Serhendi; ( Mektubat 2. cilt 140) diyorki; 

“ Hadis-i kudside; “ Bir veli kuluna düşmanlık eden, benimle harp etmiş olur. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en sevdiğin, ona farz ettiğim şeydir. Nafile ibadet yaparak, bana yaklaşan kulumu çok severim. Çok sevdiğim kulumun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. İstediğini elbette veririm. Bana sığındığı zaman elbette korurum.” Buyruldu. 

Farzlarla hasıl olan kurb, yani Allah-ü Teala’ ya yaklaşmak, nafilelerde hasıl olandan elbette daha çoktur. Fakat, takva sahiplerinin ihlas ile yaptıkları farzlar ancak kurbe hasıl eder. Takva ve ihlas elde etmek içinde, tasavvuf ehlinin bildirdiği vazifeleri yapmak lazımdır. Fazların kurba hasıl etmesi için, bu nafile vazifeleri ( tasavvuf ehlinin verdiği vazifeleri) yapmak şarttır. Bu nafile ibadetleri yapmaya “ Sülük” denilir. Sülük vasıta ile insanda “ Fena” hasıl olarak Allah-u Tealadan gayri her şeyin sevgisi kalbinden silinir. Sonra “ Beka! Hasıl olarak, Allah-ü Tealanın sevgisi kalbine yerleşir. Her şeyi Allah için sever. Her işi Allah için yapar. Böyle insanlara “ Veli” denir. Ancak bunun yaptığı farzlar kurb ( yaklaşmak) hasıl eder.

MENZİL-BARLA
 
radyo
 
Ana sayfa yap
-----------------------------------------------------------------------------
Namaz Vakitleri
 
Duyuru
 

-------sakirt-sofi.Tr.Gg-------

İslam alemine ve ülkemize karşı yapılan tüm çirkin saldırılara karşı hergün 'FETİH' okuyalım.---------------- VEDA HUTBESİ----- Bismillahirrahmanirrahim "Ey insanlar! "Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha bulusamiyacagim. "Insanlar! "Bugünleriniz nasil mukaddes bir gün ise, bu aylariniz nasil mukaddes bir ay ise, bu sehriniz (Mekke) nasil mübarek bir sehir ise, canlariniz, malariniz, namuslariniz da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmustur. "Ashabim! "Muhakkak Rabbinize kavusacaksiniz. O'da sizi yapti olayi sorguya cekecektir. Sakin benden sonra eski sapikliklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayiniz! Bu vasiyetimi, burada bulunanlar, bulunmayanlara ulastirsin. Olabilir ki, burada bulunan kimse bunlari daha iyi anlayan birisine ulastirmis olur. "Ashabim! "Kimin yaninda bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Biliniz ki, faizin her cesidi kalidirilmistir. Allah böyle hükmetmistir. Ilk kaldirdigim faiz de Abdulmutallib'in oglu (amcam) Abbas'in faizidir. Lakin anaparaniz size aittir. Ne zulmediniz, ne de zulme ugrayiniz. "Ashabim!" "Dikkat ediniz, Cahiliyeden kalma bütün adetler kaldirilmistir, ayagimin altindadir. Cahiliye devrinde güdülen kan davalari da tamamen kaldirilmistir. Kaldirdigim ilk kan davasi Abdulmuttalib'in torunu Iyas bin Rabia'nin kan davasidir. "Ey insanlar! "Muhakkak ki, seytean su topraginizda kendisine tapinmaktan tamamen ümidini kesmistir. Fakat siz bunun disinda ufak tefek islerinizde ona uyarsaniz, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak icin bunlardan da sakininiz. "Ey insanlar! "Kadinlarin haklarini gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanizi tavsiye ederim. Siz kadinlari, Allah'in emaneti olarak aldiniz ve onlarin namusunu kendinize Allah'in emriyle helal kildiniz. Sizin kadinlar üzerinde hakkiniz, kadinlarin da sizin üzerinizde hakki vardir. Sizin kadinlar üzerindeki hakkinizi; yataginizi hic kimseye cignetmemeleri, hoslanmadiginiz kimseleri izininiz olmadikca evlerinize almamalaridir. Eger gelmesine müsade etmediginiz bir kimseyi evinize alirlarsa, Allah, size onlarin yataklarinda yalniz burakmaniza ve daha olmasza hafifce dövüp sakindirmaniza izin vermistir. Kadinlarin da sizin üzerinizdeki haklari, mesru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir. "Ey mü'minler! "Size iki emanet burakiyorum, onlara sarilip uydukca yolunuzu hic sasirmazsiniz. O emanetler, Allah'in kitabi Kur-ân-i Kerim ve Peygamberin (a.s.m) sünnetidir. "Mü'minler! "Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslümanin kardesidir ve böylece bütün Müslümanlar kardestirler. Bir Müslümana kardesinin kani da, mali da helal olmaz. Fakat malini gönül hoslugu ile vermisse o baskadir. "Ey insanlar! "Cenab-i Hakk her hak sahibine hakkini vermistir. Her insanin mirastan hissesini ayirmistir. Mirasciya vasiyet etmeye lüzüm yoktur. Cocuk kimin döseginde dogmussa ona aittir. Zina eden kimse icin mahrumiyet vardir. Babasindan baskasina ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden baskasina intisaba kalkan köle, Allah'in, meleklerinin ve bütün insanlarin lanetine ugrasin. Cenab-i Hakk, bu gibi insanlarin ne tevbelerini, ne de adalet ve sehadetlerini kabul eder. "Ey insanlar! "Rabbiniz birdir. Babaniz da birdir. Hepiniz Adem'in cocuklarisiniz, Adem ise topraktandir. Arabin Arap olmayana, Arap olmayanin da Araap üzerine üstünlügü olmadigi gibi; kirmizi tenlinin siyah üzerine, siyahin da kirmizi tenli üzerinde bir üstünlügü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadir. Allah yaninda en kiymetli olaniniz O'ndan en cok korkaninizdir. "Azasi kesik siyahî bir köle basinza amir olarak tayin edilse, sizi Allah'in kitabi ile idare ederse, onu dinleyiniz ve itaat ediniz. "Suclu kendi sucundan baskasi ile suclanamaz. Baba, oglunun sucu üzerine, oglu da babasinin sucu üzerine suclanamaz. "Dikkat ediniz! Su dört seyi kesinlikle yapmaycaksiniz: Allah'a hicbir seyi ortak kosmayacaksiniz. Allah'in haram ve dokunulmaz kildigi cani, haksiz yere öldürmeyeceksiniz. Zina etmeyeceksiniz. Hirsizlik yapmayacaksiniiz.. "Insanlar Lâilahe illallah deyinceye kadar onlarla cihad etmek üzere emrolundum. Onlar bunu söyledikleri zaman kanlarini ve mallarini korumus olurlar. Hesaplari ise Allah'a aittir. "Insanlar! "Yarin beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?" Saheb-i Kiram birden söyle dediler: "Allah'in elciligini ifa ettiniz, vazifenizi hakkiyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatta bulundunuz, diye sehadet ederiz!" Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz (S.A.V.) sehadet parmagini kaldirdi, sonra da cemaatin üzerine cevirip indirdi ve söyle buyurdu: "Sahid ol, yâ Rab! Sahid ol, yâ Rab! Sahid ol, yâ Rab!"

-------Html-sakirt-sofi.Tr.Gg-------

Html-Java.Tr.Gg

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol